|
Tweet |
Ali Haydar Gülşen Deprem riski altındaki Türkiye’de, kentsel dönüşüm projeleri hayati bir öneme sahip. Eski ve riskli yapıların yenilenmesi, insanların can güvenliği için zorunlu bir adım. Ancak, bu süreçte yaşanan hukuki uyuşmazlıklar projelerin önünü tıkayabiliyor. Uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk, yeni ve etkili bir yaklaşım olarak öne çıkıyor.
Arabuluculuk, 2012 yılında Türkiye'nin hukuk sistemine dahil edildi ve o zamandan beri birçok farklı alanda başarılı bir şekilde uygulanıyor. İnşaat hukuku ve arabuluculuk alanında uzman olan Ali Haydar Gülşen, kentsel dönüşüm projelerinde yaşanan anlaşmazlıkların çözümünde arabuluculuğun kilit bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Gülşen’e göre, arabuluculuk, tarafların kendi aralarında hızlı ve maliyet etkin çözümler üretmelerine olanak tanıyan bir sistem.
Bu yöntem, mahkemelerde uzun süren yargılamalara kıyasla çok daha kısa sürede sonuç almayı mümkün kılıyor. Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ve arsa payı düzeltim talepleri gibi konularda her yıl binlerce uyuşmazlık arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturuluyor. Ali Haydar Gülşen Bu sayede, malikler güvenli konutlarına daha hızlı kavuşurken, süreçte ortaya çıkabilecek husumetlerin de önüne geçiliyor.
Arabuluculuğun sunduğu avantajlar yalnızca zaman ve maliyetle sınırlı değil. Uyuşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesi, toplumsal huzuru koruma açısından da büyük bir önem taşıyor. Ayrıca, mahkemelerin iş yükünün hafifletilmesi, yargı sisteminin genel etkinliğini artırıyor ve diğer davaların daha hızlı sonuçlanmasına katkı sağlıyor.
Ali Haydar Gülşen Deprem riski altındaki bölgelerde, güvenli yapıların inşasının yanı sıra, kamusal deprem toplanma alanlarının korunması ve artırılması da kritik bir öneme sahip. Son yıllarda bu alanların azalması, deprem sonrası güvenlik için büyük bir tehdit oluşturuyor. Arabuluculuk, kentsel dönüşümde ve diğer toplumsal sorunlarda etkili bir çözüm aracı olarak yaygınlaştıkça, bu tür sorunlara da daha hızlı ve barışçıl çözümler sunabilir.
Kentsel dönüşüm projelerinde arabuluculuk, hem bireysel hem de toplumsal seviyede güvenliğin ve huzurun sağlanmasında önemli bir rol oynamaya aday. Bu yeni yaklaşım, gelecekte daha geniş bir uygulama alanı bularak Türkiye’nin depremle mücadeledeki en güçlü silahlarından biri haline gelebilir.
